Tribünlerde, sokak sahalarında üçlük atıldığı zaman "Gooool!!" diye sevinen bir milletiz, vesselam. Ve 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'na doğru hızla ilerliyoruz. (Sırf bu şampiyona yüzünden askere erken gideceğim:)
Şampiyonaya doğru hızla ilerliyoruz ama bunun için neler yapılıyor, ben hiçbir şey göremiyıorum. Eyvallah, tesisleşme organizasyonu için FIBA'dan geçer notu zar zor aldık da, sonra ne oldu. Bu iş sadece tesisleşme işi değil ki. Bu şampiyona bittikten sonra o salonlar yine boş kalacak, yine ayakkabı gıcırtıları salonda yankı yapacak. Böyle bir tesisleşmenin bana ne faydası var ki profesyonel basketbola faydası olsun.
Neymiş efendim, biz bu ülkede basketbolu sevdirecekmişiz, bu şampiyona bizim için büyük bir şansmış. Maşallah, tek gücü kalmış mahalle lokali olan federasyonumuz klişe söylemleri almış önüne, düğün dernek havasında şampiyonayı bekliyorlar. Aslında onlara sorsanız, nerde bu devlet, nerde bu millet diyorlar. Destek yok, heves yok. Sen oluştur o desteği! Ben bile bu iş için fahri konsolosluk yapmaya hazırım. Ahanda, bu blog bir nevi fahri konsolostur zaten.
Bu yaz büyük bi "Streetball" turnuvası düzenleseler. Burda 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nın tanıtımını yapsalar. Turnuvanın düzenlendiği her bir şehirde, bir milli basketbolcumuzu tanıtsalar. Hatta final maçını o yönetse. 12 dev adamımızı ve teknik ekibi tek tek bizlerle tanıştırsanız. Bunun için gönüllü çalışacak gençler bulursunuz. Kimse sizden NBA'deki gibi yardım organizasyonları yapmanızı beklemiyor.
Ayrıca, bu işin ticari bi yönü var. Madem vizyonunuz bu işi sevdirmeye yetmiyor, ticari açıdan bakın. Basketbol endüstrisi oluşturabilirsiniz. Burdan büyük paralar kazanabilirsiniz. NBA organizasyonu 20 yılda, 200 milyon dolardan 4.5 milyar dolara çıktı. Kimse öyle bir şey beklemiyor tabii ki, en azından buradan para kazanılabileceğini görmek lazım. Hem istihdam sağlanır, hem insanların uğraşacağı yeni bir dal olur.
Bu konuda çok doluyum basketbolseverler. Ama İsmet Badem doluluğu değil bendeki:)
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 yorum:
Post a Comment